Öncelikle, kaygı bir duygudur, sevinç, öfke, üzüntü gibi. Kaygı; sıkıntı, iç daralması, bunaltı, boğuntu gibi terimlerle de isimlendirilir. Klasik tanımıyla; yaşamı, sağlığı ya da “iyi olma” halini tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan bir duruma karşı orantısız derecede ortaya çıkan ve rahatsız edici nitelikte olan bir endişe halidir. Bu endişe haline “kötü bir şey olacakmış beklentisi” eşlik eder.
Kaygının belli bir düzeyi özellikle bazı durumlar için gereklidir. Örneğin, gelecek kaygısı taşımayan birinin çalışıp meslek sahibi olması zordur, sınıfını geçme kaygısı olmayan bir öğrencinin bir sınava gerektiği derecede çalışması beklenemez, ya da kendisine araba çarpmasından kaygılanmayan ve bu nedenle karşıdan karşıya geçerken trafiğe dikkat etmeyen birine araç çarpma ihtimali çok düşük değildir. Buna karşın, eğer kaygı,içinde bulunulan durumla uygunsuz ya da orantısız ise bu durumda yararlı değil zararlı olmaya başlar
“Savaş ya da kaç” tepkisi:
Bir tehditle, tehlikeyle karşılaşıldığında tüm canlıların ortak tepkisi kendini bir eylem için hazırlamaktır: Bu tehlikeyle yüzleşme ya da tehlikeden kaçma. Bu, “savaş ya da kaç” tepkisi olarak adlandırılır. Bu tepki, nefes alma sıklığını, kalp atış sayısını ve kaslardaki gerginlik düzeyini arttırma gibi fiziksel reaksiyonları harekete geçiren ve canlı için aslında koruyucu bir tepkidir.
Bu tepkiyi doğadaki ya da evimizdeki hayvanlarda da rahatça gözlemleyebiliriz. Bu açıdan bu tepki evrimsel önemi olan ve “yaşamda kalma” ile ilişkili bir reaksiyondur.Bu nedenle, ister fiziksel, ister psikolojik, isterse hayali olsun, herhangi bir tehlike beklentisinde harekete geçer. Gerçek anlamda bir tehlikeyle aniden karşılaşıldığında ve hızlı ve etkili bir eylem gerekli olduğunda (örneğin yolda yürürken birinin saldırısına uğramak) “savaş ya da kaç” tepkisi yerinde ve yararlıdır.
Bununla birlikte bu tepkinin yersiz ya da orantısız bir şekilde harekete geçirilebildiği zamanlarda vardır. Yaşadığımız dünyada, doğaları gereği uzun dönemli olan bir sürü tehlike ya da sorun vardır (örneğin, iş garantisinin yokluğu sebebiyle ortaya çıkan mali stres gibi). Bu tür durumlarda sorunun ani bir eylemle hızlı bir çözümü, tehlikeden kaçılması ve ya bertaraf edilmesi mümkün değildir. Bu yüzden bu tip durumlarda problemle baş etmek için “savaş ya da kaç” tepkisini kullanmak uygun değildir. Bu durumlarda bu tepki yalnızca yararsız olmakla kalmaz, aksine beden ve ruhsal yapı üzerinde zarar verici bir gerilime neden olabilir.
Ayrıca bu tepki, ortada gerçekbir tehlike olmadan, sadece “bir tehlikenin var olduğu algısıyla bile ortaya çıkabilir. Tabii ki bu işlevsel değildir ve olumsuz sonuçlara neden olur. Öte yandan bu tepkinin fiziksel belirtilerine (nefes alma sıklığının, kalp atış sayısının ve kas gerginliğinin artması) stresin ruhsal belirtisi de eşlik eder. İşte, gerçekte var olmayan ya da var olmasına rağmen aslında kişinin algıladığı önemde olmayan bir tehlikeye karşı gösterilen orantısız ruhsal belirti “kaygı” dır.
Kaygı, eğer nadiren ve/veya hafif derece yaşanıyorsa kişi için pek sorun yaratmayabilir. Bununla birlikte sık olarak (yaygın anksiyete bozukluğunda olduğu gibi) ya da çok sık olmasa bile çok şiddetli derecede yaşanıyorsa (panik atakta olduğu gibi) kişinin yaşam kalitesini önemli derecede etkileyecektir.
Comments