Ven adı verilen toplardamarlar bacaklarımızdaki oksijenini kaybetmiş olan kanı yer çekiminin tersi yönünde akciğerlere taşıyan damarlardır. Varis, bacak toplardamarlarının genişlemesi, uzaması ve büklümlü hale gelmesi olarak tanımlanır. Varis bir başlangıç değil bir sonuçtur. Toplardamar yetmezliğinin sonucudur. Batı toplumunda otuzlu yaşlarda insanların %20’sinde görülürken yaşla birlikte bu olasılık daha da artar. 50 yaşın üzerindeki her iki kişiden birinde görülür hale gelir.
Bu blogda öncelikli amacım annesi 25 yıl önce varis ameliyatı olmuş bir cerrah olarak paramedikal kaygılar gütmeden, toplumu varis konusunda genel anlamda bilinçlendirmek, özel anlamda da kimlerin cerrahi tedaviye ihtiyacı olduğunu deneyimlerim ve bilgim dahilinde etik olarak ortaya koymaktır.
Kaç tip varis vardır?
Varisin 2 tipi bulunur;
A) Dış Varisler
1)Örümcek Ağı
Telanjiektazi de denilen bu damarlar ciltte yüzeysel yerleşim gösterir. 1 mm. veya daha küçük çapta olurlar. Elle dışardan hissedilmez. Genellikle kırmızı renktedirler. Bölgesel olarak yıldız şekilli veya örümcek ağına benzer ve yaygın çizgisel oluşumlar olup yaş alma ile artış eğilimi gösterirler. Oluşum aşaması bölgesel ağrılıdır. Kozmetik görüntü dışında yaşam kalitesini bozan sorun çıkarmazlar.
2)Retiküler Varisler
Ciltten hafif kabarık, çapları 1-2 mm. Olan, küçük olan mavi renkli, elle zor hissedilebilen varislerdir. Kozmetik görüntü dışında yaşam kalitesini bozan sorun çıkarmazlar.
3)Yüzeydeki Toplardamar Varisleri (Safen ven ve/veya yan dallarının varisleri)
Büyük(bacak iç yüzünde seyreden bypass ameliyatlarında kullanılan) ve küçük(diz arkası altında seyreden) safen venlerinin seyirleri boyunca görülen büyük geniş kıvrımlar oluşturan, elle ve gözle kolayca fark edilebilen varislerdir. Bunlar genellikle 2-4 mm.’den büyük çapa sahiptirler. Damarlar kendine ait mavi-yeşilimsi renginin yansıması ile tanınırlar. Deriden kabarık olup ayakta durmayla belirginleşir, yatıp bacaklar yukarı kaldırıldığında kaybolurlar.
B)İç Varisler
Tanım olarak hatalıdır. Bu toplardamarlar bacakta derin tabakada bulunurlar ve ana taşıyıcı damar sistemi oluşturdukları için zaten dolu haldeki çapları 10mm’nin üstündedir.
1)Derindeki Damarların Yetmezliği
Bu damarlarda yukarda da belirttiğim gibi oluşmuş bir varis(yapısal bozukluk) yoktur, ancak genetik yatkınlık, çalışma koşulları, ayakta kalma süresi, geçirilen gebelik sayısı, yaş gibi yapısal ve yaşamsal faktörlerle toplardamarlardaki akım dinamiğinin değişmesi ve bunun sonucunda bacakta ödem ve dolaşım bozukluğu meydana gelmesidir.
2)Yüzeysel Damarların Yetmezliği(Kaçak olması)
Tanım olarak mutlak ayrıntılı izaha muhtaçtır. Bacakta iki ana taşıyıcı toplardamar sistemi vardır. Bunlardan yüzeysel sistem, bacak kanının %15-20’sini taşır ve kasık hizasında derindeki toplardamar sistemine tek yönlü çalışan bir kapakçık ile bağlanır. Bu kapakçık yüzeyden gelen kanın derine geçmesine izin verir, ancak geldiği yere geri kaçmasına izin vermez. İnsan hareket halindeyken kanın reolojisi(akışkanlık) gereği akım durağan hale asla gelmez. Bir insan ne zaman uzun süre hereketsiz oturur yada ayakta hareketsiz bekler ise; o zaman akım dinamiği, yerçekiminin de etkisiyle göllenme eğilimine girer ve toplardamar içi basınç artar. Artan venöz basınç damarı genişletir. Genişleyen damar içindeki kapak yaprakçıkları da karşılıklı birleşemediği için bu kapakta fizyolojik bir geri kaçak oluşur. Bu bazen anlık, bazen de kısa süreli olur. Bu kaçağın zaman içinde artış gösterip kronikleşmesi ile yüzeyel venöz yetmezlik ortaya çıkar. Bu noktada artışa sebep olan faktörlerin tek tek irdelenmesi, hangisinin yaşla uyumlu hangisinin hastalık olduğunun ayırt edilmesi, ya da sebep olan faktörlerin ortadan kaldırılıp kaldırılamayacağı; kaldırılamayacaksa, kaldırılmadan uygulanacak tedavi girişiminin ne kadar faydalı olacağı(etkinliği) konusunda hasta bilinçlendirilmelidir.
Bugün bu tür irdelemeler çeşitli sebeplerle yeterince dikkatli yapılamamakta, hastalara kolayca girişim kararı verilmektedir. Ulusal Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği’nin son 15 yıldaki tüm kontrol edici önlemlerine(en son 5,5mm’nin üzerindeki ilerleme gösteren varislere müdahale edilmesinin uygun olduğu görüşü belirtilmiştir) rağmen bu hasta havuzunda sayının çok yüksek olması ve paramedikal sebeplerle girişimsel tedavi yaygın hale gelmiştir.
3)Perforan(Delici köprü bağlantı) Ven Yetmezliği
Bacakta biri derinde diğeri yüzeyde iki ana taşıyıcı toplardamar sistemi olduğunu yukarıda belirtmiştim. İşte bu iki damar sistemini bir merdivenin yan tutacakları gibi gibi hayal edecek olursak, aradaki merdiven basamakları da perforan ven sistemidir. Diğer bir deyişle iki damar sistemi arasında bacakta her seviyede yüzeyden derine giden bir bağlantı(köprü) toplardamarı vardır. Bu köprü damarlarında da kan yüzeyden derine doğru akar. Yine insan hareket halindeyken kanın reolojisi gereği akım durağan hale hiç gelmez. Ne zaman kişi uzun süre hereketsiz oturur yada hareketsiz ayakta bekler o zaman toplardamar içi basınç artar. Yine böyle durumlarda bu köprü damarlarda fizyolojik bir geri kaçak oluşur. Perforan ven yetmezliği tüm toplardamar hastalıkları içinde tıkanıklıklar ile birlikte tedavi edilmediğinde anlamlı dolaşım bozukluğu oluşturan en önemli gruptur. Venöz ülserlerin sıklıkla görülen sebebidir.
4) Genital(Vajen) Bölge Varisleri
Genellikle sorunlu gebeliklere bağlıdır. Gebelikte aşırı kilo alınması, gebeliğin son 3 ayında yaşanan kronik konstipasyon(kabızlık), bebeğin rahim içi baş yerleşimi, gebelikte aşırı hareketsiz kalınması bu süreci provake eden en önemli faktörlerdir. Girişim yapılacak bölgenin hassasiyeti, olayın sadece damarsal boyutunun olmaması gibi sebeplerle girişimsel radyolojinin tedavisinde belirleyici olması gereken özel bir durumdur.
Varisler Kimlerde Görülür? Oluşma nedeni nedir?
Kadınlarda erkeklerden daha sık görülür. Kalıtımsal, yani ailesinde varis olanlarda daha sık görülür. Bunun dışında şişmanlık, yaş alma, gebelik sayısı, uzun süre hereketsiz ayakta ve/veya oturarak çalışılan meslek gruplarında daha sık görülür.
Venöz yetmezlikte temel fizyoloji, bacaklardaki toplardamar sistemi içindeki kanın yerçekimine ters olarak kalbe dönmeye çalışması, çevresel ve yaşamsal faktörlerle damar içindeki hidrostatik basıncının artmasıdır. Bu yaş aldıkça istisnasız her insanda olan bir değişikliktir. Bu durumun yıllar içerisinde toplardamar duvarında yapısal bozukluk oluşturması, şeklinin ve yapısının bozulması ile de varisler oluşur. Bunun hastalık yani patalojik olabilmesi için dolaşım bozukluğu bulgularının ortaya çıkacağını öngörmek gerekir. Dopler USG’sinde kaçak tesbit edilen herkesin dolaşım bozukluğuna gideceği yönünde bir söylem geliştirmek asla doğru bir öngörü değildir. Damar çapı geniş olup hiçbir dolaşım bozukluğu olmayacağı gibi, damar çapları normal olup çeşitli sebeplerle basıncın artması sonucunda ciddi bir dolaşım bozukluğu da ortaya çıkabilir. Bunun ayırımını yapacak olan elbette ihtisas sahibi olan hekimdir.
Varislerin daha nadir görülen bazı nedenleri de bulunur. Derin toplardamarları tıkalı olan bireylerde normalde bacak kanının yüzde 15-20’sini taşıyan yüzeyel toplardamarlar, bacağın tüm kirli kan dönüşünü üstlenirler. Bu nedenle çapları artar ve varis görünümü alırlar.
Hastaların hekime hangi şikayetler ile başvurular?
Bacakta kılcal damarlar oluşması
Bacaklarda özellikle akşamları ve efor sonrasında ağrı, yorgunluk ve ağırlık hissi
Ayak bileğinde şişlik
Ayak bileklerinde mor lekeler oluşması
Ciltte kızarıklık, kaşıntı ve kuruluk(Staz dermatiti veya venöz egzama)
Kendiliğinden veya çok küçük çarpmalarda bile cilt altında kapanması uzun süren kanamalar
Kimi zaman tabloya eşlik eden huzursuz bacak sendromu
Hastalığın Evreleri
C0 -Görünen veya ele gelen bir hastalık yok
C1 -Örümcek veya retiküler kılcal damarlar
C2 -Büyük toplardamar varisleri
C3 -Ayaklarda ve bileklerde ödem
C4a -Ayaklarda renk değişiklikleri ve egzama
C4b -Cilt değişiklikleri, ciltte çökmeler
C5 -C4’e ilave olarak iyileşmiş yaralar
C6 -Cilt değişiklikleriyle birlikte aktif ülserler
Kötü huylu varis tanısı nasıl konmalıdır?
Tanı genellikle anamnez(hikaye) ve fizik muayene ile konur. İlave olarak ayırıcı tanı ve tedavi yöntemini belirlemek için de Venöz Dopler USG yapılır. Doppler USG herkese rahatça uygulanabilen, yan etkisiz, ağrısız, ilaçsız bir inceleme yöntemidir. Bu incelemeyle damarların çapları, içinden geçen kanın hareketleri, damar içindeki kapakçıkların fonksiyonları ve derin damarlar hakkında çok değerli bilgilere ulaşılır.
Venöz Dopler USG yapılırken gözden kaçan noktalardan birisi de hastanın ayakta iken değilde sadece yatarken incelemesinin yapılmasıdır. Tatmin edici bir venöz dopler USG her iki pozisyonda da yapılmalı ve asgari tetkik süresi yaklaşık 20 dakika olmalıdır. Gerek devlet hastanelerindeki yoğunluk, gerekse hastanenin alet edevat konusundaki teknik yetersizliği bu tetkik konusunda optimal bir değerlendirmeyi çoğu zaman yerine engellemektedir. Bu durumdan da anlaşılacağı gibi Doppler USG tetkikini yapan kişinin venöz yetmezliği konusunda deneyimli bir radyoloji uzmanı olması ve yeterli zamanı ayırabildiği donanımlı bir hastanede çalışıyor olması doğru tanı ve tedavi için çok değerlidir.
Tedaviyi hangi branş hekimi yapmalıdır?
Tam bir iyileşme için vazgeçilmez unsurlardan birisi de tanıyı ve tedaviyi kesinleştirmeye çalışan doktor ile dopler USG’yi yapan doktorun işbirliği ve uyumudur. Deneyimli bir radyolog tarafından yapılmamış bir Dopler USG ile hastanın tedavisine karar vermek ne kadar uygunsuz ise, deneyimli kalp ve damar cerrahi uzmanı tarafından görülmemiş bir hastanın radyoloji uzmanı tarafından tedavi edilmeye çalışılması da o kadar uygunsuzdur. İki branşın ihtisas alanları ve süreleri farklıdır. Bu konuda başka kaygılar gütmeden işbirliği içinde olmak hasta yararı için esas amaç olmalıdır.
Hastanın tedavisi için şikayetlerinin gerçek sebebini sorgulayacak ve bulacak bir hekime ulaşması gerekir. Hastaların şikayetleri başladığında evde ya da hastanede ilk göze çarpan genellikle vitrindeki varisler olduğu için derhal bu durumdan şüphe edilmektedir. Oysa bel fıtığı, siyatik, romatizmal hastalıklar da varis şikayetleri ile sıklıkla karıştırılır. Bu nedenle hastanın ilk gelişte hangi branş tarafından görüldüğü çok önemlidir. Burada önemli olan hastadan elde edilen anamnez ve fizik muayene bulgularının(hastanın mesleğinin, gün içerisinde hareketli ve hareketsiz kalma zamanlarının, kesintisiz uyku süresinin, yeme içme alışkanlıklarının, kullandığı etkileşime girebilecek ilaçlarının, geçirdiği veya planladığı gebeliklerin, dominant bacak çevre ölçüsünün, iyi huylu varislerin varlığının tesbiti gibi) Dopler USG sonucu ile birleştirerek doğru yorumlanması, tedavi planının oluşturulması, şikayetlerinin sebebi varisleri değilse de uygun branş hekimine yönlendirilmesi gereğidir. Dünya’da uluslararası alanda bu konuda ihtisas sahibi olarak kabul gören karar verici branş kalp ve damar cerrahisidir. Bugün varis tedavisi uygulandıktan sonra şikayetleri geçmeyen hastalara sonradan "sen de bel fıtığı da varmış" dendiğini sıklıkla duyar olduk.
Tedavi Yöntemleri
4 Ana başlıkta incelenir.
A)Medikal Tedavi
Herhangi bir ilaç kullanarak varisten korunmak varisin fizyopatalojisi gereği mümkün değildir. İlaçların etkinliği sebepten daha çok sonuca yöneliktir. Semptomları belirgin olarak geriletir, ancak altta yatan mekanizma bozukluklarını düzeltmez.
Konservatif önlemler varisten korunmak için belirleyici öneme sahiptir;
Uzun süre ayakta kalmaktan ve/veya oturmaktan kaçınma,
Hamilelikte düzenli koruyucu varis çorabı giyinme,
Topuklu ayakkabı ve beli saran sıkan kıyafetlerden sakınma
Düzenli yürüyüş yapma,
Akşamları yarım saat bacakları yukarı kaldırma,
Sıcak sudan ve sıcak iklimden kaçınma,
Bacakları soğuk suyla yıkama,
Hormon ve doğum kontrol ilaçlarından kaçınma ve/veya bilinçli kullanma,
Kilo almama, fazla kilolardan kurtulma gibi önlemler varisten korunmada yarar sağlar.
Ayrıca piyasada çokça var olan krem, bitkisel ilaçlar ve hacamat gibi alternatif yöntemlerin yararlılıkları bilimsel olarak saptanmış değildir.
B)Kozmetik Tedavi
Telenjektazik(Örümcek ağı) ve retiküler varisler için skleroterapi ve/veya transdermal lazer tedavisi yapılabilir. Bu oluşumlar kişide ciddi anlamda bir sağlık problemi yaratmaz. Bu tedavinin ana amacı, estetik görünümdür. Transdermal(epilasyon benzeri) lazer tedavisi genellikle kırmızı renkli, 1 mm. ve daha ince kılcal damarların tedavisi için kullanılır.
Skleroterapi ise 1-4 mm. Arası varislerin tedavisi amacıyla uygulanır. İki tedavi yöntemi birbirlerinin alternatifleri olmayıp daha çok birbirlerini tamamlayıcı tedavilerdir. Her iki tedavi de seanslar halinde yapılır ve hastanın hastanede yatması gerekmez. İşlem öncesi mutlaka venöz dopler USG yapılarak derin venöz yetmezliği varlığında yapılan işlemlerin tekrarlama ihtimalinin yüksek olduğu bilgisi hastaya verilmelidir.
Sıvı&Köpük Skleroterapi Nedir? Nasıl Yapılıyor?
Bu tedavi 80 yılı aşkın zamandır uygulanıyor. Skleroterapide çok ince iğneler aracılığıyla damar içine sklerozan(yapıştırıcı) madde enjeksiyonu yapılıyor. Bu madde damar iç yüzeyinde hasar yaratarak damar duvarlarının yapışmasını sağlıyor. Yapışan damar duvarları içinden kan geçmediği için de görünmez hale geliyor ve zaman içinde de vücut tarafından emilip yok ediliyor. Skleroterapinin her seansı genellikle 10-15 dakika sürer. Her seansta yok edilen damar miktarı damarların çaplarına, kullanılan ilaç miktarına ve hastanın genel durumuna göre değişir. Tedaviden sonra hastaya hafif basınçlı bir çorap giydirilir ve hastanın 15-20 dakika yürümesi istenir. Bu çorabın 3 gün boyunca banyo dışında sürekli giyilmesi gerekir. Tedavinin hemen sonrasında enjeksiyon yerindeki damarlarda kabarıklık görülür. Daha sonra bu bölgede morluklar ve nadiren de kabuklanmalar oluşur. Seanslar genellikle 1 hafta ara ile yapılır. Skleroterapi ile kılcal damar oluşumlarının % 50-60’ı yok edilir. Kılcal damarlar 3-6 haftada, daha büyük damarlar ise 3-4 ayda yok oluyor. Hastaların yaklaşık %10’unda tedaviye hiç yanıt alınamaz. Hastaların yaklaşık %60’da iki yıl içinde tekrarlama olur.
Skleroterapinin Yan Etkileri Neler?
2-4mm çapa sahip damarlarda yapılan tedavide, bu damarlar uzunca bir süre sert bir oluşum olarak cilt altında hissedilir. Bu sertliklerin yok olması 5-6 ay sürebilir. Kahverengi lekelenmeler şeklinde oluşan hiper pigmentasyonun geçmesi genellikle 3-12 ay sürse de, bazılarının yok olması iki yılı bulabilir. Enjeksiyon bölgesinde daha önce olmayan çok ince kırmızı renkli yeniden damarlanmalar ise genellikle 3-12 ayda kaybolur. Eğer kaybolmazlarsa lazer tedavisiyle yok edilirler. Çok nadiren bacakta ani şişlikle seyreden derin damar pıhtılaşması ve enjeksiyon yerinde küçük ülser (yara) oluşumu da görülebilir.
C)Cerrahi Tedavi
Cerrahi ya da girişimsel tedavilerde kullanılan yöntem hangisi olursa olsun mantık aynıdır. Mantık, yüzeysel toplardamar sisteminin(kasıktan ayak bileğine kadar uzanan safen ven) devre dışı bırakılmasıdır. Bu noktada toplardamar anatomisini yeniden hatırlamakta fayda vardır! Çünkü cerrahi tedaviyi tam anlamak için bacak toplardamar anatomisinden de haberdar olmak gerekir. Normal bir bacakta bir derin bir de yüzeysel toplardamar sistemi vardır. Derin toplardamar sistemi toplam bacak kanının %80’ni taşırken, yüzeysel sistem %20’sini taşır. Bu oranlar 18 yaşında ideal kilodaki bir insan fizyolojisi için geçerlidir. Yaşla, kilo, gebelik, genetik ve mesleksel koşullarla bu oranlarda anlamlı değişiklikler olur.
Klasik Cerrahi(Stripping)
Klasik cerrahi tedavi yönteminde, kasık ve dizaltı kesilerden yararlanarak yüzeyel toplardamar boylu boyunca sıyrılarak çıkarılır. Genellikle ek olarak diz altı bölgede bulunan genişlemiş yan dallar (pakeler) 2-3 mm.’lik ayrı ayrı kesilerle temizlenir.
Bu işlem belden anesteziyle yapılır ve genellikle hasta bir gece hastanede yatar. Aynı gün ayağa kalkıp yürüyebilir. 3 gün içinde taburcu olur ve bir hafta sonra işe başlayabilir. Bu tekniğin komplikasyonları arasında enfeksiyon, hematom(cilt altında kanama), derin damar pıhtılaşması ve yüzeyel sinir hasarına bağlı hissizlik, keçeleşme gibi yüzeyel his kusurları olabilir.
D)Girişimsel Yöntemler
Damar İçi Termal Ablasyon (Lazer EVLA veya Radyofrekans EVRA)
Lazer ablasyon(EVLA) ilk olarak 2000’li yılların başında girişimsel radyologlar tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Bu teknikte yüzeyel toplardamar içine iğne ve öncü tel yardımıyla sokulan ve yüksek ısı veren bir kateter aracılığıyla, damar içeriden yakılarak kapatılır. Bu teknikte de yine ek olarak, varsa diz altı bölgede bulunan genişlemiş yan dallar (pakeler) 2-3 mm.’lik ayrı ayrı kesilerle temizlenir. EVLA ile radyologlarca yapılan uzun dönem sonuçlarında damar çapı 2,5mm den küçük damarlarda sonuçlar oldukça başarılı çıkmış. Çap arttıkça EVLA’nın başarı oranları düşmüş bu nedenle Radyofrekans ablasyon(EVRA) tedavisine geçiş olmuştur. Her iki teknikte de derin damar pıhtılaşması, hafif yüzeyel yanıklar ve his bozuklukları görülebilir. EVRA’da uygulanan ısı enerjisi EVLA’ya göre daha yüksek olduğu için ilave komplikasyonlar da olabilir. Bu işlemler genel, lokal ve/veya bölgesel anesteziyle yapılabilir ve hasta aynı gün taburcu edilebilir ve birkaç gün sonra da işine başlayabilir. Klasik cerrahi girişim ile kıyaslandığında 6mm’nin üstünde çapa sahip varislerde komplikasyonların görülme sıklığında anlamlı bir azalma yoktur. Ancak komplikasyon görülmeden tedavi edilen hastaların taburculuk ve normal hayata dönüş süreleri daha kısadır.
Damar İçi Köpük Skleroterapisi
Bu tedavi yöntemi de kılcal damarlarda kullanılan skleroterapiye benziyor. Ancak daha büyük yüzeyel toplardamar içine enjeksiyon yapılacağından daha konsantre ilaç kullanılıyor. Bu tedavi yönteminde, genellikle kasıktan bir kesi yapılarak yüzeyel toplardamar derin damarla birleştiği yerde bağlanır ve ayrılır. İlk Türkiye’de bulunmuş ve daha çok ülkemizde uygulanmış bu yöntemin sonuçları çok fazla irdelenmiş değildir. Risk ve komplikasyonları diğer girişimlerle benzerlik gösterir.
Tedavi olunmazsa Akciğere pıhtı atar mı?
Varisli damarların büyük bir bölümü genellikle iyi huyludur. Hastalar hekime yeni başlayan bir şikayet ile başvurduklarında çoğu zaman mevcut varislerinin en az 20 yıldır ve/veya gebeliğinden beri var olduğu hikayesini verir. Bunlar aslında o zamana kadar sorun çıkarmamışsa o zamandan sonra da sorun çıkarmayacak iyi huylu varislerdir. Varisin iyi huylu mu, kötü huylu mu olduğuna karar vermek yine ihtisas ve deneyim işidir.
İleri evre venöz yetmezliklerde tromboflebit diye adlandırdığımız damar duvarı iltihabı veya flebotromboz dediğimiz damar içinde pıhtı oluşması önemli bir durumdur. Bu durum genellikle yüzeysel damarlarda olur, ancak derin damarlar da etkilenirse akciğer embolisi gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Ancak her varise ya da her venöz yetmezliği de potansiyel olarak bu açıdan bakmak, sanki hepsi bu şekilde sonuçlanır gibi bilgi vermek zorlamadır. Akciğere pıhtı atması gibi hastalıklar daha çok ailesel pıhtılaşma bozukluklarına bağlı insanlarda büyük ameliyatlar sonrası görülür.
Sonuç
Genellikle şikayetlere sebep olan ve kozmetik sorun oluşturan sistem yüzeysel toplardamar sistemi olduğu için bütün tekniklerde amaç bu damar sistemini iptal etmektir. Bu iptal işlemi uygulandığında toplam bacak kanının kabaca %80’ni taşıyan derin damar sisteminin, yüzeysel sistemin yaptığı işi de üstlenerek kanın %100’nü taşıyacağını peşinen kabul etmiş oluruz. Yani hastaya derin damar sisteminin bütün yükü kompanse edeceğini söyleriz… Peki bu durum gerçekte böyle mi olur? Bunu belirleyen birden fazla faktör vardır. Bu faktörlerden bazılarını hayali bir hasta yaratarak irdeleyelim: Diyelimki ortalama 75 yıl yaşayacak 25 yaşında bir bayan varis ameliyatı oldu. Yüzeysel sistemi girişimsel olarak kapatıldı. 25 yaşına kadar iki damarın yetmediği bu hasta yaşlanacak, kilo alacak, aynı mesleği yapmaya devam edecek hepsinden önemlisi genetik yapısı değişmeyecek. Bu şartlarda bacakta kalan tek toplardamar sistemi nasıl 50 yıl daha yetecek? Yine aynı bayan hamile kalmak istedi… Sadece derin toplardamar sistemi kalmışken nasıl bir gebelik geçirecek? Ya da bu hasta 60 yaşına geldiğinde dizinden protez ameliyatı oldu ve ameliyat sonrası derin damar sistemide tıkandı! Bu hasta geri kalan 15 yılını hangi yaşam kalitesinde geçirecek? Bu operasyonları sıklıkla yapan uzmanların ortak görüşü “genişlemiş toplardamar ortadan kalktığında, diğer normal venlerin kanı taşıma görevini üstelenerek bacağın venöz dolaşımını sağlayacağı, vücudumuzda onbinlerce kilometre toplardamar ağı olduğu ve bu tedavi ile en fazla 40-50 cm lik bir damarın yok edildiği” argümanıdır. Bir akarsu yatağında, yatağın uzunluğu değil yatağın derinliği ve debisi taşınan su miktarını belirler. Yok edilen 40-50cm’lik damarın yerçekimine karşı reolojik gücü ve damarın kapasitesi bir de bu açıdan değerlendirilmelidir. Ayriyeten bu damarın bypass ameliyatlarında kullanılan yedek damar olduğu ve ilerde olası bir ihtiyaç durumunda her iki bacaktaki damarın sağlam kısımlarınında kesilerek kullanılabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
KISSADAN HİSSE?
ARTMIŞ DAMAR İÇİ BASINÇ(DERİN VENÖZ YETMEZLİK), YAŞ ALMA, OBEZİTE, GENETİK VE MESLEKİ YATKINLIK OPERASYONDAN SONRA DA DEĞİŞMEYECEKSE; DİĞER BİR DEYİŞLE VARİSLERİ ORTADAN KALDIRIRKEN VARİSLERE SEBEP OLAN FAKTÖRLER AYNEN KALMAYA DEVAM EDECEKSE, TEDAVİ YÖNTEMİ HANGİ SEÇENEK OLURSA OLSUN AMAÇ VE SONUÇ PALYATİFTİR. KISA SÜRELİDİR VE KOZMETİKTİR. SADECE GÜNÜ KURTARIR.
12/03/2020
SAYGILARIMLA...
Comments