İnsanların belirli bir yaştan sonra en çok konuştukları konu, hastalıklar oluyor. Hastalık ve ilaçlar konusunda herkes, kendi deneyimini başkasına aktarmaya bayılır. Konuşulan konular arasında kalp ve damar hastalıkları birinci sırada. Bunu, kadınlarda rahim ve göğüs hastalıkları, erkeklerde ise "prostat hastalıkları" izliyor. 45 yaşını aşmış erkeklerde vücuttaki hormonla ilgili değişikliklere bağlı prostatta büyüme başlayıp, 60 yaşın üstündeki erkeklerin yüzde 50, 70–80 yaşlarındaki erkeklerin ise yüzde 80' inin prostat büyümesi(BPH – İyi Huylu Prostat büyümesi) problemi yaşamaktadır. Prostat, erkek üreme sisteminin bir parçası olup ceviz büyüklüğündedir. Yaklaşık 20 gr ağırlığında 3,5 x 2,5 cm ebatlarında olan bir salgı bezidir. Bu organ erkek üreme ve boşaltım sisteminin bir parçasıdır.. Prostat rektumun hemen önünde ve içinde idrarın biriktiği mesanenin alt kısmında bulunmaktadır. Prostat aynı zamanda idrarın içinden geçtiği kanal olan üretrayı sarar. Prostat, üreme olayına yardımcı olmaktadır. Meninin asit baz oranını ve sperm motilitesini ayarlar. Prostat büyümesi ile idrar kanalı daralmakta ve bunun sonucu çeşitli şikayetlere sebep olmaktadır.
Prostat büyümesinin yol açtığı şikayetler:
Sık idrara çıkmak,
Geceleri idrara kalkma,
Devamlı idrarı varmış gibi olmak,
İdrar yaptıktan sonra bile tam olarak rahatlamama,
İdrar yaparken yanma hissetmek,
Kesik kesik işemek,
Kanamalı idrar
Dağılarak saçaklı-çatallı tarzda idrar yapma,
İdrar yaparken zorlanma,
İdrar akımının eskiye göre azalması
İdrar tutmada güçlük, kaçırma
Gerçekte 45 yaşını geçmiş bir erkeğin hiçbir yakınması olmasa dahi üroloji uzmanı tarafından yılda bir kez muayenesi gereklidir. Öncelikle hastanın şikayetleri dinlenerek prostat büyümesinden ne kadar etkilendiği tespit edilir. Beraberinde başka hastalıkların olup olmadığı belirlenmelidir. Daha sonra hastaya detaylı fizik muayene yapılır. Parmakla rektal muayene, srotal ve penil muayene ve tüm vücut fizik muayenesi yapılmalıdır. Prostatın büyüklüğü ile şikayetlerin orantısı yoktur. Yani küçük bir prostat çok şikayet oluşturacağı gibi, büyük prostat hastada sorun oluşturmayabilir. Sebebi prostatın enfekte olup-olmaması ve prostat orta lob varlığıdır.
BPH tanısını koymak için hastadan hastaya değişen bir çok test uygulanmaktadır.,Tam idrar tetkiki , üriner sistem ultrasonografisi, Direkt üriner sistem grafisi, böbrek fonksiyonlarını da içeren biyokimya testleri ve idrar akış hızı testi en sık uygulanan testlerdir. İntravenöz pyelografi’nin(İVP) çok özel durumlarda yeri vardır. Artık eskisi gibi rutinde yeri yok.
Prostat kanseri, üriner enfeksiyon, mesane disfonksiyonu , mesane kapasitesini azaltan hastalıklar, üretra darlıkları, üretrada sıkışmış taşlar ve mesane boynuna uzanan mesane tümörü varlıkları da işeme problemlerine neden olacağından, tanı koyarken dikkatli olunmalıdır. Prostat büyümesinin oluşturduğu şikayetleri ile karıştırılmamalıdır.
• İlaç tedavisi
• Kapalı Prostat Ameliyatı (TUR)
• Açık prostat ameliyatı
• PV Laser Sistemi (Prostatın Fotoselektif Vaporizasyonu Yöntemi)
Tedavide her hasta için farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bu tedavi seçeneklerinin hangisinin uygun olacağına hastanın yaşı, genel durumu, şikayetlerinin derecesi, laboratuar verileri göz önünde bulundurularak karar verilir. Tabi ki ilk seçenek medikal olmalıdır. Ancak medikal tedaviden tam yanıt alınamayan durumlarda, ya da ilaç kullanamayan (kullanmak istemeyen) hastalara cerrahi tedavi önerilir. Hastaya sonda takılmışsa, her iki böbrekte hidronefroz varsa, çok miktarda rezüdü idrarı varsa medikal tedavi başlanmadan ilk seçenek acil cerrahi önerilir.
Gerek medikal gerek cerrahi tedavi planlanan bir hastada öncelikle prostat kanseri olmadığı ekarte edilmelidir. Bunun için mutlaka kanda prostat spesifik antijen (PSA) testi yapılmalıdır. Normal değerin üst sınırı olan 4 ng/ml den yüksek ise prostat iğne biyopsisi ile patolojik değerlendirme yapılmalıdır. Eğer organa sınırlı prostat adenocarsinomu saptanırsa radikal cerrahi ile tam tedavi sağlanacaktır. O nedenle erken tanı önemlidir. PSA yüksek ve patolojisi malign gelmez ise, ya prostat iltihabına bağlı, ya tümöre ulaşılamamıştır ya da prostat çok büyüktür.
Henüz hiçbir medikal tedavi ile, cerrahi tedavi kadar başarı elde edilememiştir. Cerrahi tedaviler arasında bugün en sık kullanılan ve gold standart ameliyat kabul edilen teknik "transüretral prostatektomi" yani TUR-Pdir. Anestezi altında, üretradan bir cihazla girilerek idrar yolu çevresindeki tıkanma sebebi olan prostat dokusu, elektrik akımı kullanarak kesiyor ve parçalar halinde aynı kanaldan dışarı alınıyor. Küçük ve orta büyüklükteki prostatlarda çok etkili bir yöntemdir. Hasta genelde bir gün hastanede yatmakta, kan transfüzyonuna ihtiyaç olmamakta ve etkili sonuç vermektedir. Çok büyük prostatlarda açık ameliyat halen kullanılmaktadır. Açık cerrahinin komplikasyon oranı daha yüksektir.
Son zamanlarda TUR- prostatın komplikasyonlarını azaltmak için ve ondan daha iyi bir alternatif geliştirmek için laser kullanılmaktadır. Lazer prostatektomisi ( GreenLight lazer cihazı ile prostatın buharlaştırılması işlemi) özel olarak tasarlanmış fiber optik alıcı bir sistem içinden laser ışını uyarıları göndermek için kullanılmaktadır. Bu alıcı cihaz endoskopik bir görüntü altında standart bir sistoskop içine yerleştirilerek kullanılır.
Bu ışın uyarıları prostatın dokusuna yöneltilerek çabuk ve nazik bir biçimde prostat dokusunu buharlaştırarak yok eder. Bu laser fotoselektiftir ve hemoglobine yüksek ilgisi vardır ve bu nedenle kanama daha az gözlenir. Bu laser 1-2 mm derine etki ettiğinden, derinliği kontrol altındadır. Ayrıca değişik dalga boylarında laser ışını ile yine laser prostat ameliyatı (kırmızı ışık) kullanılmaktadır. Bunların FDA onayı olmadığı için çalışmaları ve deneyimleri yeterli değildir.
Medyada reklam amaçlı bilgilendirmede greenligt prostat ameliyatını sanki çok farklı ve diğer ameliyat tekniklerinden çok üstün gibi gösterilmektedir. Ama sonuçta prostat dokusunu azaltan bir işlem olduğu için ameliyat sonrasın da görülen yanma, sık idrara çıkma, ani sıkışma gibi şikâyetler her türlü ameliyattan sonra görülebilmektedir.Bu nedenle Green Light prosedürü her türlü prostatata rahatça uygulanan bir yöntem değildir. Fazla büyümemiş prostatlarda iyi sonuç verirken, Prostat dokusu çok büyükse, çok vaskülerse ve fibrotik özellikte ise hem ameliyat zor oluyor hem iyileşme süreci uzuyor. 70 gramdan daha büyük, vasküler ve iltihaplı prostatlara Green Light uygulamamak lazım. Çünkü dokunun tamamı yok edilemediği için sonuç başarılı olmuyor.
Son zamanlarda "Harika bir buluş" olarak tanıtılan "Green Light operasyonu"nu olsun, diğer tedavi seçenekleri olsun tüm tedavi seçeneklerinin amacı hastayı rahatlatmak olduğu bilinmelidir. Hastaya yapılacak tedavi şeklini belirlerken doktorun tecrübesine göre hastaya en uygun tedavi seçeneğini uygulaması esastır. Hastayı cihazın değil doktorun ameliyat ettiği unutulmamalıdır. Sağlıklı günler dilerim.
Hastaların başka şikayetlerle doktora başvurduklarında bazen prostat tanısı da konulur. Bu durumda hastaların üroloğa başvurması önerilir. Her prostat büyümesinde tedaviye gerek olmayabilir. O nedenle kapsamlı bir değerlendirme şarttır. Ürolog hastanın şikayetleri, muayenesi ve labaratuar değerlendirmelerinin sonucuna göre karar verir. Tedavi seçeneklerini hastaya sunar. Bunu hastanın yaşı, başka hastalıklarının eşlik edip etmemesi, prostat büyümesinin hastanın hayat konforunu ne düzeyde olumsuz etkilediği, gelecekte çıkarması muhtemel problemler gibi birçok faktör tedavinin nasıl olacağını belirler. Her üroloğun yaklaşımı farklı olabileceği gibi, kendi yaklaşımımı paylaşmak istiyorum.
Hasta işeme şikayetleri nedeniyle gündelik işlerini aksatıyorsa;
Gece kalkmaları nedeniyle uyku problemi yaşıyorsa,
Gündüz sık tuvalete gitmesi işini aksatıyorsa,
Ani sıkıştırma nedeniyle uzun yolculuğa çıkamıyorsa,
İdrar kaçırması nedeniyle temizlik problemi yaşıyorsa,
Uzun süre tuvalette beklemek zorunda kalıyorsa
Hastanın muayenesi ve labaratuar değerlendirmesi yapılır. Prostat ağırlığı fazla değil ve mesane ve böbreklere olumsuz etki yapmıyorsa önce medikal (ilaç) tedavi başlanır. Yukarıdaki şikayetleri büyük oranda rahatlar ve normal yaşantısını sürdürürse hastanın ilaç tedavisine devam edilir. İlaç tedavisi süresince rahat eden hasta 1 yıl sonra kontrole çağrılır ve şikayetlerinin düzeyi tekrar değerlendirilir. Labaratuar değerlendirmesi yapılır. Uygun görülürse ilaç tedavisine devam edilir. Şikayetleri ilaç alırken alevlenme gösterirse kontrol tarihini beklemeden doktora başvurması önerilir.
Şikayetleri fazla ya da mesane ve böbreklere olumsuz etki başlamış ise ilaç tedavisini düşünmeden cerrahi tedavi hemen önerilir. Bu durumda ilaç tedavisi gidişatı daha kötüye götüreceğinden zaman kaybından başka bir işe yaramaz.
Prostat şikayetleri fazla olmasa da beraberinde mesanede taş varsa, belirgin rezüdü idrar varsa, tekrarlayan enfeksiyona yol açıyorsa, kanama atakları oluşturuyorsa ve hasta ilaç kullanmak istemiyorsa (yan etkilerinden dolayı da olabilir) cerrahi tedavi önerilebilir.
Cerrahi tedavi ile çok daha verimli sonuç alınabilecek hastalarda hangi cerrahi tedavi yöntemini seçeceğine doktor kendi tecrübesine göre karar verir.
Kommentare