Erkeklerdeki sertleşme (ereksiyon) sorunu ya da tıbbi adıyla erektil disfonksiyon (ED) en önemli cinsel işlev bozukluğudur. Tanım olarak erektil disfonsiyon, cinsel birleşmeyi (koit) başlatmaya veya devamını getirmeye imkan vermeyecek düzeyde penisin sertliğini sağlayamama durumudur. Genç, orta yaş ya da ileri yaş farketmez her yaştaki erkekte ortaya çıkabilmektedir. Temelde psikojenik ya da organik bazı sorunlardan kaynaklansa da gerçek olan şudur: Her ereksiyon sorununda az ya da çok psikojenik bir etmen ya olayın çekirdeğinde vardır ya da sonradan olayın üzerine eklenir. Dolayısı ile ereksiyon sorununun kökleşmesinde psikojenik etmenlerin rolü oldukça büyüktür.
Sertleşme (ereksiyon) sorunu elbette hayati bir sağlık sorunu değildir. Ancak psikososyal hayatı, çift ilişkilerini ve dolayısıyla yaşam kalitesini bozan çok önemli bir konudur. Yapılan çalışmalar 40 ila 70 yaş arası erkeklerin yarısında ereksiyon sorunu olduğunu göstermektedir. Yine aynı yaş grubunda yaklaşık %10 oranında şiddetli derecede ereksiyon sorunu olduğu rapor edilmektedir. Yaşla birlikte özellikle de 60 yaşından sonra ereksiyon sorununun sıklığı ve şiddeti önemli ölçüde artış gösterir. Ülkemizde yapılan bilimsel çalışmalarda da 40 ila 70 yaş grubunda her 3 erkekten birisinde orta ve şiddetli düzeyde ereksiyon sorunu yaşandığı saptanmıştır.
Sertleşme sorunu olan erkekte ele alınan ilk konu kuşkusuz sorunun organik mi yoksa psikojenik kökenli mi olduğudur. Organik sorun demek hastalığın bedensel (damarsal veya sinirsel) bir hastalıktan kaynaklanıyor olması demektir. Genellikle 40 yaşından üzeri ED yakınması olan erkeklerde organik nedenler daha ön planda düşünülür. Psikojenik ereksiyon sorunu (PsED) ise bedensel bir hastalığa bağlı olmayıp, sadece psikolojik sıkıntı ve beceri eksikliğine bağlı ortaya çıkan sertleşme sorunlarına verilen isimdir. Genellikle genç yaşlarda var olan sertleşme sorunlarının önemli bir kısmı psikojenik alt yapıya bağlıdır. Biz genel olarak çekirdek sorunun 40 yaş altında psikojenik, 40 yaşından sonra ise organik olabileceğini öncelikle düşünürüz. Yine de tersi durumlar da az değildir ve daima akılda tutulması gereklidir. Sorunun çekirdeğinde organik bir neden olsa da üzerine eklenen psikolojik etmenler (hayal kırıklığı, umutsuzluk, erkeklik duygusunun incinmesi..vs) olayın kartopu gibi büyümesine neden olmaktadır. Unutulmaması gereken bir çığı başlatan da küçük bir taş parçacığıdır ama asıl yıkımı yaratan kar yığınlarıdır.
Comments